17 Eylül 2008 Çarşamba

Nasıldır Şimdi?

Ilık sonbahar rüzgarları, serin akşamları getirirken, tarladan yeni toplanmış mısır, kuzinenin üstünde kaynamaktadır.Annem bakır leğenlere doldurduğu fasülyeleri ayıklarken, babam çayların en güzelini demlemek için, suyu sobanın üstünde tam ayarında kaynatma telaşındadır.Birazdan amcamlar gelecektir,"hani çay hazır değil mi daha?" diye seslenerek.
Belki dalında sabırla bekleyip tatlanmış bir balkabağı da dilim dilim pişmektedir kuzinenin fırınında.Demlenmekte olan çaya eşlik edecektir balkonda.
Kızılağaçlara dolanmış kokulu üzümler, son güneş ışıklarını değerlendirip salkımlarını olgunlaştırma telaşında iken, dağlar ilk karların üstlerine düşeceği, köyün hüzünlü bir sessizlikle onları baş başa bırakacağı günlere hazırlanmaktadır.Henüz vakit vardır, henüz üçüncü çaylar toplanacaktır, sonra bayram gelecektir…Yalnız kalmaya sayılı da olsa günler vardır daha….
Bizim çocuk adımlarımız da oralarda bi yerlerde, patikalarda, yol kenarındaki hendeklerde duruyor mudur daha?Sonbaharın savurduğu armut yapraklarının tatlı hüznü, bereketinin sevincine karışıp, huzur olup dolaşmakta mıdır oralarda hala?3alekteride duruyor mudur , dik patikasında otururken, gözlerimi kırpıp, dudağımdaki gülümseme ile hissettiğim ılık rüzgarın mutluluğu? “Serin, sarı, hüzünlü” bir sonbahar akşamında, kardeşimin gelip beni kucaklayışındaki sevgi, asılı kalmış mıdır melenkalenin göğünde? Oturup, köye baktığımız, bakarken yaşantımızı damıttığımız, o sonbahar akşamının umudu hangi fındık dalına takılıp kalmıştır acaba? Yattığımız odanın sac tavanından içeri kıvrılan sarmaşık dalının izi çoktan silinip gitmiş midir, şaşkınlığımızı orada bırakarak?O sonbahar geçse de hüznünü bize yadigarmı bırakmıştır acaba?Ondan mı hep bir damla yaş beklemektedir, kirpiğimizin ucunda….
Şimdi birer kuş olup uçsak topraklarımıza, sığınsak evimizin gölgesine, annem farkeder de okşayıp doyurur mu karnımızı?Biz de dinlesek balkon sohbetini, için için sevinerek, şaşarak orda olduğumuza,hissdederlermi bir yerlerden sevincimizi?
Karışmakta mıdır, bizim çocuk adımlarımızın tıkırtıları, çocuklarımızınkine. Ayırt edebiliyor mudur babam, bizim çocuk çığlıklarımızı , çocuklarımızın oynadıkları köşelere sinen sevinçlerinden.
Evdeki sessizlik, hep beraber olduğumuz günlerin duvarlarda kalan yankıları ile karışıyor mudur? Her köşeden çıkan bir anı göz kırpmakta mıdır evdekilere?
Sanki aradan uzun zamanlar geçmiştir, belki de hiç gelinmemiş midir?Yoksa...Yoksa daha şimdi mi inilmiştir son basamaktan da, daha şimdi mi vedalaşılıp gidilmiştir.

1 yorum:

şina dedi ki...

Başkalarının sılasında kendi çocukluğumuzun kokusunu arayarak, herşey ne kadar ona benziyorsa o kadar mutlu olarak yaşıyoruz. Biliyorum bugün değil ama birgün mutlaka döneceğiz.Hiç unutmamış olacağız döndüğümüzde hendekteki otların dizilişini, nasıl koktuklarını, ekşi elma kompostosunu, tumbulinayı,akşamüstü tam ışıkların yanma sırasında Teona'nın içinin ürperdiğini...Döndüğümüzde çeprinin altında söylediğimiz türküye kaldığımız yerden devam edeceğiz. Birkaç odun daha atıp tavaya, yağmur çiselerken loyanın pekmeze dönüşünü izleyeceğiz.