31 Aralık 2010 Cuma

2011, kartpostallar vs..

Yeni yıldan birşeyler beklemeyi ne zaman öğrendik bilmiyorum ama herhalde o da çocukluğumuza dayanıyordur herşey gibi... O zamanlar üzerinde çatısı karlarla kaplı, pencerelerinden mavi dokuya zıt sapsarı sıcacık bir ışığın yansıdığı pencereleri olan pofuduk bir ev ,yanında ışıl ışıl bir çam ağacı, havada uçuşan kar taneleri olan kartpostallarda mutluluğun gizlendiğine kalıbımı basardım. Çok kere valizimi toplayıp oraya göç edercesine resme dalar zamanın nasıl geçtiğini anlamazdım. Hala sıkıcı toplantılarda kendimi kağıdın bir köşesine önünde kesilmiş odunların olduğu, postakutusunun üzerinde kar olan kulübeleri çizerken bulurum. Nefes almak için pencere açmış gibi ferahlatır beni. Ne diyordum, yeni yıl...Allah yeni yılda herkese kartpostallarda idealize edildiği kadar çok huzur ve mutluluk versin.

14 Aralık 2010 Salı

yıllar önce bir gün

18 Aralık 1971 cumartesi gecesi bulutlu güzel bir gecede saat 21:30 sularında Trabzonda Gazipaşa Mahallesi Karanfil sokağında beş katlı bir apartmanın zemin katındaki iki odalı evde anneciğimin sancıları başlamış, yıllardır özlemini çektikleri minik yavruları gelmek üzereymiş. Daha önce hastanede yaşadıkları hüzünden sonra evde kalmaya karar vermişler ve böylece heyecanla beklemeye koyulmuşlar. Yok öyle kimseyi uzun uzun bekletmeye niyetli değilmiş bebişleri, yaklaşık dört saat sonra gece saat 01 sularında doğmuş benim biricik ablam, Süheylam...Aslında 19 Aralık Pazar gününün ilk saatlerinde dünyaya gelmiş, iyi ki de gelmiş, iyi ki de benim canım biricik ablam olmuş. Güneşli havalarda bir ağaç gölgeliği, yağmurda ıslanan toprak, üşüdüğünde sarıldığın battaniye, susayınca içtiğin su, aklına gelince kalbini ısıtan anı tadındadır ablam. İyi ki doğdun biriciğim...