20 Şubat 2009 Cuma

Kar

Yumuşak, kızıl, sessiz, huzur vadeden, kaplayan kar bizi hemen terk etme. Trabzonda uzunkumda denizden beş metre uzakta o zamanlar televizyon odası dediğimiz karadenize nazır içinde bir divan ve televizyon dolabı olan odamızda yine o zamanlar küçük kızlar olan kardeşlerimle kolkola verir tarifi zor bir kıvanç duygusuyla mutluluk dansı yapardık. Niye mi, kar yağıyor diye kar...

16 Şubat 2009 Pazartesi

Kışın Köyde-2: Yaban Çilekleri


Sklamenleri aramış bilmiştim de, yaban çileklerini nasıl unutmuştum?Meğer asıl süpriz onlardaymış da bilememiştim.Güneşe nazır bir yamaçta, kuru otların arasında, bir kayanın kuytusunda çıkınca karşıma, utandım çiçekli meyveli yaban çileğinden.Yemyeşil yaprakları, mutlu mutlu çiçekleri, hem de, bahar müjdecisi küçücük meyvesi ile öyle bakıp durdu bana küçük yaban çileği."Ben varlığımı gerçekleştirdim.Bak bu kışı da atlattım, çiçeğimle meyvemle hazırım ilkbahara, hazırım taşın toprağın şenleneceği günlere.Küçük, kırmızı süprizlerim de olgunlaşmakta hem, tombul minik eller boş dönmesin diye kır gezintilerinden.Sen nasıl unuttun beni" dedi yaban çileği, eski bir dostun sevgi dolu sitemli sesi ile.
Binlerce özür diledim, hem yaban çileğinden, hem kendimden.Şaştım da halime hani, unutulur mu hiç yaban çilekleri diye:Henüz ağaçların yeşilleri taptaze iken, güneş daha yeni yeni ısıtmakta iken Karadeniz'in yamaçlarını, mısır tarlaları henüz yeşermekte iken, velhasıl baharın sonları, yazın başı iken.Uzak tarlalarda yankılanan, kazmanın toprağa değişinin o huzurlu sesi ile ırmağın sesi taze bahar rüzgarına karışıp, bir masal diyarına çevirirken oraları.Ilık rüzgarlar, sonbaharın hüznü unuttururken, zaman canlanma dirilme zamanı iken...Şehirden geç geldiği için, baharı yakalama telaşındaki annen, sırtında fasülye, mısır tohumları, omuzunda çapası tarla tarla gezmekte iken.Sen küçük bir kız çocuğu, annesinin peşine takılıp gezerken.Güneş alan hendeklerde, yol kenarlarında aradığın, yapraklarının altına gizlenmiş meyveciklerini bulunca sevince bulandığın, ezilmesin diye ipe dizip evdeki kardeşine taşıdığın, narin, kırmızı dağ çileklerini nasıl unutursun?
Küçük, yaban çileği:Böyle hiç beklenmedik anda, o nemli kayanın kuytusunda gülümseyerek karşıma çıktığın için, içimdeki ayrılık hüznünü kavuşmanın sevincine çevirdiğin için, bu kışı da atlattığın için, bu bahara da çiçeğinle meyvenle hazır olduğun için, annesinin peşine takılıp gezen küçük kız çocuklarını sevindireceğin için binlerce teşekkürler.Affet beni seni unuttum diye...

14 Şubat 2009 Cumartesi

Kışın Köyde-1 :Yıllar sonra, yaban sklamenleri, yeniden :)


Şehirden köye ayrılan yola döndüğünde, mevsimlerden kış;zamanlardan yıllar sonraydı. Rüzgar onu karşılamaya yumuşacık bahar kokuları ile gelmişti.Ama bahara çok vardı daha, henüz ilk cemre bile düşmemişti.Hem kış olsun istiyordu.Kış olsun ki, o yolları tırmanan küçük kız çocuğu geri gelsin birkaç saatliğine.Yaban sklamenlerden taç yapsın başına yine.
Çıplak fındık ağaçlarının altında sabırsızlıkla geziniyordu gözleri; yitmesin diye , karşısına çıkacak ilk yaban sklameni.
Kışın açardı sklamenler.Dökülen yapraklardan fırsat toprağa değen güneş ışıkları uyandırırdı onları, yaz boyunca daldıkları derin uykudan.Eğrelti otları yokken, çimenler yokken,olgun armutlar düştü düşecek sallanmazken dallarda, arılar gezinmezken çiçek çiçek, kelebekler uçmazken.Kışa inat onlar olurdu kırlarda moralası renkleri ile.
Şimdi, bacalar tütmez olunca,herkes terketmişken oraları, sessizliğe ve ıssızlığa inat açmışlardı işte.Yine açmışlardı.Narin boyunlarının üzerinde, öne eğik mağrur başlarını uzatmışlardı işte yine gökyüzüne.Her kış yaptıkları gibi.Yine açmışlardı.Seçemezdi onlar yanlızlığı,kışın oralara yolu düşen sevinçli küçük kızlara süpriziydiler doğanın.O yokken kışlarında da var mıydı sklamenler; onca yıl, her kış açıp durmuşlar mıydı öyle?Onun gibi sevinen olmuş muydu peki, sklamenlerin süprizine?
Bahar geçmekte olsa da yavaş yavaş, kız çocuğu da beklerdi kışı sklamenler gibi; belki kışın açardı o da.