28 Nisan 2009 Salı

Kırmızı, canlı....


Ilık bir nisan öğleninde, ders koşturmacasında, birileri mi - belki bir öğrencisi- tutuşturmuştu eline? Yoksa bir yerlerden bulmuş muydu? …Öyle pek de ahım şahım görünmüyordu, kargacık burgacık, hafif soluk bir tomurcuktu işte.Kıyamadı yine de onu atmaya.Zaten dalından kopmuştu, zaten burada ne işi vardı?Bir şansı olsun istedi…Koyuverdi dolabında duran su dolu bardağa.Sonra dolabın kapağını kapatıp üstüne, karanlıkta bıraktı tomurcuğu, unuttu da üstüne üstlük.Koşturmacasına geri döndü…
Gün bitti, akşam oldu, güneş battı, zaman geçti, güneş doğdu, sabah oldu.Belki biraz bıkkın, ama yine de umutlu okula döndü.Derse yetişme telaşında,eşyalarını almak için yanaştı dolaba.Alışıldık hareketlerle, tanıdık bir aceleyle açtı dolabını….
Aman allahım.O da ne?…Çok sıradan bir günün, sıradan bir anında, karşısında hiç de sıradan olmayan bir şey vardı.Kocaman, parlak, canlı, dipdiri bir gelincik…. O karanlığın içinde…Belki anahtar deliğinden gelen ufacık aydınlığa yönelircesine, yüzü ona dönük…Orada…Öylece…Beklemekte….Yüzüne çarparcasına, gözlerine dolarcasına, içini doldururcasına,baştan ayağa kırmızıya bularcasına. Orda. Öylece.Beklemekte…
Bilmemiş mi küçük tomurcuk yalnızlığı.Bilmemiş mi karanlığı.Çok düşünememiş mi.O bunları bilemez miş.O çiçek olmayı bilirmiş.Fırsat bulunca açmayı bilirmiş.Nisan güneşinde tarlalarda parıldamayı.Olgunlaşmakta olan başakların arasında salınmayı bilirmiş rüzgarla. Dalının suya değmesini hissetmiş,yaşamak için, açmak için bulduğu şansı tanımış..Narin dalında harekete geçmiş canlılık.Karanlık dememiş, yalnızlık dememiş, açmış.Bir de ufak ışık sızıntısına yöneltmiş içgüdüleri onu.Yüzünü kapıya dönüp beklemiş.Belki de beklememiş.Sadece neyse o olmuş.Çiçekmiş, açmış.Ama kıpkırmızı, ama capcanlı, ama dopdolu….
Aylardan nisanmış…Gelinciklerin açma zamanıymış…O da açmış.Ha dolapta, ha uçsuz bucaksız bir kırda. Farketmezmiş.O çiçek olmayı bilmiş, bir de açmayı...

2 yorum:

şurimşine dedi ki...

ablammm...
o simsiyah dolabı açtığımda karşıma çıkan şeyi görüpte yaşadığım şaşkınlık, içime dolan coşkuuu, aklımdan geçen cümleler, etrafımdakilere yaşadığım mutluluğu anlatırken bana bakan donuk inceliksiz ruhsuz gözler...hpsi şişirmişti içimi...içimden sürekli o gelinciğe dair cümleler kuruyodum bitmeyen tükenmeyen ama boş bardağıda doldurmayan cümleler.
çünkü çok bambaşka bi duyguydu o.sanki bana "ceee eee" demişti küçük gelincik."bakkkkk ,ben burdayım, açtımmm, beklemiyodun değilmi? şaşardın değil mi?bu küçük tomurcuk bu umudu, bu gücü nerden buldu dedin içinden değimiii?"demişti. içim dolmuştu ve anlatamıyodum,
dökemiyordum.rahatlattın beni. ohhh beee dedirttin :) saollll

şina dedi ki...

Karanlık bir dolapta açan bir nisan gelinciği başka ne kadar güzel anlatılabilir ki? Sana inanamıyorum, inanamıyooooruuuum...