23 Ağustos 2009 Pazar

ne var şu rakkanilerde(^)

Çocukken bayramları iple çekerdik, ona benziyor rakkanilerime kavuşmayı beklemem. Her kıvrımı aklımdadır, nerde alçalır, nerde yükselir...Önce dereye doğru yokuş inersin, sonra rakkanilerime doğru tırmanış başlar. Nerde kandxu var,nerde buzimca, nerde hangi renk çiçek açar, nerde kestane dökülür yola, nerede ceviz, neresi gizemli,nerde mola verilir, nerde türkü söylenir, neresinin buruk bir anısı var, nerde gece perililer yaşar avucunun içi gibi bilirsin. Yol kenarları başımız yerde çay yüküyle gidiş gelişlerimizdendir santim santim ezberimizdedir. Gece bastırınca bir yanı uçurum gibi derin olan o patika yollardan hoplaya zıplaya dönerdik köye bu sebepten. Tam susadığın yerde akar fındık veya ceviz köklerinden buz gibi sular. Tam yorulduğun yerde oturman için seni bekler yassı taşlar.
Sabahları dedemin elleriyle yaptığı pencereyi kendine özgü melodik gıcırtısıyla açar önce rakkanilere doğru bakardık. Çoğu heyecandan uyku tutmadığı bayram sabahlarında erken uyanır parıl parıl parlaran kuzey yıldızına dökerdik içimizi.
Bu ilk fasıl rakkanilerim hakkında...Yoksa mayası geçmiş hamur gibi taşacaktım kabımdan

2 yorum:

LOYA dedi ki...

Ah şinam.O Rakkanilere baka baka 4 mevsim geçirebilecek miyiz bir gün? Hem de guri kayite?

şina dedi ki...

Sonbahardan mı başlasak kıştan mı? 4 mevsim bitince beşinci mevsim nasıl bırakacağız?