28 Haziran 2011 Salı

Sene 1989, aylardan nisan...

Sene 1989 olmalı, beşinci sınıfa gidiyordum. Yine herzaman ki gibi 23 Nisan öncesi, öğretmen sınıfı gözden geçiriyordu. Çocuk bayramı mıydı, yoksa çocukların asker gibi teknizam giyinip, resmi geçitte genellikle yağmurlu ve soğuk bir nisan gününde başı dik, içi boş bir gururla yürüdüğü tuhaf bir seromini mi?

Beşinci sınıftaydım ve bu sınıfın çalışkanları kim diye soranlara -o zamanki bir dolu saçma adetten biriydi- ilk parmak kaldıran birkaç çocuktan biriydim.Yani resmi geçitte rap rap diye, ayaklarını yere vura vura,çenesi ve tombik yanakları titreye titreye, göğsunde tatlı bir heyecanla yurumesi gereken biri varsa o da bendim.

Ama Leyla öğretmenin bayrama katılacakları seçerken aradığı farklı kriterler olduğunu şimdilerde buruk bir öfkeyle anıyorum.Öyle ya, çalışkan olmanın, resmi geçitte işe yarar bir tarafı yoktu.Törende, gıcır gıcır görünmek önemliydi.

Yanımda durdu, bana baktı, alenen süzdü.Ama ayakkabılarıma belki bir saniye daha uzun baktı ve beni seçmeden tam bir adım atıp uzaklaşmak üzereydiki, durumun saçmalığının ve haksızlığın büyüklüğünün verdiği cesaretle ayağa fırladım.
"Öğretmenim babam bana 23 Nisanda yeni ayakkabı alacak" dedim. Adım gibi biliyordum çünkü,hiç aksatmadan bayramdan bayrama -o zamanlar Çin malı muadillerinin olmadığı- deri gıcır gıcır siyah pabuçlar alınırdı bize.
Gerçekten de bayrama katıldım, babam yeni ayakkabılarımı da aldı ama şimdi dönup duşununce diyorum ki;

O seromoninin nesi bayramdı? Yıllar geçti ne değişti?

Hiç yorum yok: